Siloam Yazıtı neden bu kadar önemli: Türkiye Tanrı’nın planına engel oluyor

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, 15 Eylül’de ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio ile birlikte gittiği Mescid-i Aksa yakınlarındaki tünellerde arkeolojik kazıların yapıldığı bir alanda konuşma yaptı.

Netanyahu, Osmanlı döneminde Doğu Kudüs’te bulunarak İstanbul Arkeoloji Müzesi’ne getirilen Siloam (Silvan/Şiloa) Yazıtı’nı Türkiye’den istediğini, fakat Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve seçmen tabanı nedeniyle yazıtı alamadığını iddia etti.

Yazıtın Yahudi tarihi açısından çok önemli olduğunu ileri süren Netanyahu, talebinin dönemin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın öncülüğünde büyüyen seçmen kitlesinin tepki göstereceği korkusuyla reddedildiğini savundu.

Siloam Yazıtı

⁠İSRAİL ÇOK İSTİYOR

İsrail’in Osmanlı döneminde Doğu Kudüs’te bulunarak İstanbul’a getirilen Silvan Yazıtı’nı daha önce de birçok kez Türkiye’den istedi.

Times of Israel haber sitesinin 2022 yılında ismini açıklamayan İsrailli bir kaynağa dayandırdığı haberinde, İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde bulunan ve en önemli antik İbranice yazıtlardan biri olarak bilinen Türkiye’ye ait Silvan Yazıtı’nın İsrail’e verileceği iddia edildi.

İsrail basınında çıkan haberlere göre, Tel Aviv yönetimi bu yazıtı daha önce de birçok kez Türkiye’den istedi ancak her seferinde ret cevabı aldı.

SİLOAM YAZITI NEDİR

Siloam Yazıtı, M.Ö. 8. yüzyıla tarihlenen ve Kudüs’te Kral Hizkiya (Hezekiah) döneminde yapılan su tünelini belgeleyen bir kitabe olarak kabul edilir. Antik İbranice (Paleo-Hebrew) alfabesiyle yazılan yazıt, Kral Hizkiya döneminde (Hezekiah) Kudüs’teki Gihon Kaynağı’ndan alınan suyu Siloam (Silvan) Havuzu’na taşıyan tünelin inşasını anlatıyor.

Metinde, Gihon Kaynağı’ndan Siloam Havuzu’na su getiren tünelin iki taraftan kazıldığını ve işçilerin ortada birleştiğini anlatan satırlar yer alıyor. Kamu yapı projesini belgeleyen nadir metinlerden birisi olması hasebiyle hem tarihi hem de mühendislik açısından eşsiz bir belge…

Yazıtın bir kopyası, Hizkiya Tüneli’nin içindeki orijinal konumunda

1880’LER: NASIL KEŞFEDİLDİ

1880 yılında Kudüs’te okuyan 16 yaşındaki bir öğrencinin, Hizkiya Tüneli’nde oynarken suya düşüp, kayalık zemindeki harf benzeri izleri fark etmesiyle keşfedildi. Bu işaretler, yapılan incelemeler sonucunda bir yazıt olduğu anlaşılan Siloam Yazıtı idi. O günden sonra bilim dünyasında büyük ilgi uyandırdı.

1890’LAR: TAHRİP VE ÇALINMA GİRİŞİMİ

Yazıtın ünü arttıkça yerel halkın da dikkatini çekti. 1890’ların başında bazı kişiler yazıtı bulunduğu tünel duvarından sökerek çıkarmaya çalıştı. Bu girişim sırasında taş parçalara ayrıldı ve önemli ölçüde zarar gördü. Yazıtın tahrip edilmesi, arkeoloji camiasında büyük tepki doğurdu.

19. yüzyılda Kudüs

OSMANLI’NIN MÜDAHALESİ

O dönemde Kudüs, Osmanlı İmparatorluğu sınırları içindeydi. Osmanlı, 1884 tarihli Âsâr-ı Atîka Nizamnamesi (1884 Eski Eserler Kanunu) gereği bütün arkeolojik eserlerin devlet malı olduğunu ilan etti. Kudüs Mutasarrıfı İbrahim Hakkı Paşa, parçalanan yazıtın ele geçirilmesini ve devlet adına korunmasını sağladı.

İbrahim Hakkı Paşa, 12 Ocak 1910-30 Eylül 1911 tarihleri arasında sadrazamlık yaptı

İSTANBUL’A GETİRİLMESİ

Toplanan parçalar birleştirilerek İstanbul’a gönderildi. 1891’de yazıt, Osmanlı müzeciliğinin kurucusu Osman Hamdi Bey’in yönettiği Müze-i Hümayun’a (bugünkü İstanbul Arkeoloji Müzesi) konuldu. Böylece yazıt kalıcı olarak Osmanlı başkentinde muhafaza edilmeye başlandı. İstanbul Arkeoloji Müzesi’nin kurucusu olan Osman Hamdi Bey’in çok kıymet verdiği biliniyor.

İstanbul Arkeoloji Müzesi

OSMAN HAMDİ BEY’İN KIYMETLİSİ

İstanbul Arkeoloji Müzesi’nin kurucusu olan ve Türkiye’de “arkeolojinin babası” olarak bilinen Osman Hamdi Bey’in müze müdürlüğü döneminde getirilen esere, Osman Hamdi Bey’in çok kıymet verdiği biliniyor.

Osman Hamdi Bey

YAZITIN METNİ

En eski İbranice metinlerden bir tanesi olan ve aynı zamanda bir kamu altyapı projesini anlatan en eski belgelerden biri sayılan yazıt, Hizkiya Tüneli’nin kazılışını anlatıyor. Taş kısmen tahrip olduğu için bazı kelimeler eksik, ama genel anlamı şöyle:

“… (Tünelciler) kazı yaparken karşılıklı olarak ilerlediler;

ve tünelin ucunda, kazı yapanlar birbirinin sesini duydular.

Sağdan ve soldan kazıyorlardı;

ve tünel açıldığında, kazıcılar birbirine doğru ilerledi.

Ve su kaynaktan havuza aktı,

bin iki yüz arşın uzunluğunda.

Kayadan tünelin yüksekliği bir adam boyu idi.”

KOPYASI KUDÜS’TE SERGİLENİYOR

Öte yandan, tünelin kendisi hâlâ Kudüs’te görülebilir. Yazıtın kopyası tünel içinde, yazıtın orijinalinin bulunduğu noktaya yakın bir yere yerleştirildi. Ayrıca İsrail Müzesi’nde de yazıtın bölümlerinin ya da kabartmasının göründüğü bir kopya sergileniyor.

Yazıtın bir kopyası, İngilizce çevirisiyle birlikte

KOMPLO TEORİLERİ

Kudüs’ün; Yahudilik, Hristiyanlık ve İslam için merkezi önem taşıması, yazıtın “en eski İbranice metinlerden biri” olması, dini ve siyasi sembol değeri yüksek olması dolayısıyla yazıtla ilgili pek çok komplo teorisi var. Ancak adı üstünde bunlar teori, bilimsel kanıtı yok; tamamen spekülasyon. İşte o teorilerden bazıları…

– İsrail’in gizlice geri alma planı teorisi

İsrail’in yazıtı Türkiye’den gizlice kaçırmayı planladığı, hatta İsrail istihbarat teşkilatı Mossad’ın bu yönde girişimleri olduğu iddia edilir.

Özellikle Türk ve Arap basınında zaman zaman çıkan iddialara göre, Mossad, 1970’lerde veya 1980’lerde yazıtı çalmayı planladı. İstanbul Arkeoloji Müzesi’ndeki güvenlik zafiyetleri araştırıldı ama operasyon başarısız kaldı.

– Türkiye’deki gizli Yahudi lobisi teorisi

Bazı komplo teorisyenleri, Türkiye’deki “gizli Yahudi lobisinin” bu yazıtın İsrail’e verilmesi için mesai harcadığına inanıyor. Özellikle geçmişte gündeme gelen “eser değiş tokuşu” teklifleri bu görüşü besliyor.

Daha uç teorilerde ise Erdoğan’ın bu yazıtı “koz’ olarak sakladığı” ileri sürülüyor.

– Tapınak Tepesi ve Üçüncü Tapınak teorisi

Yazıtın, Kudüs’teki “Üçüncü Tapınak” inşası için sembolik öneme sahip olduğu, bu nedenle İsrail’in mutlaka geri almak istediği öne sürülüyor.

– Sahtecilik teorisi

Bazı aşırı şüpheciler, yazıtın aslında 19. yüzyılda Batılı arkeologlar tarafından uydurulduğunu iddia ediyor Gerekçe ise 1880’de bulunması, tam da Batılıların “İncil arkeolojisi” peşinde koştuğu döneme denk geliyor. Yani “İbranice yazıt” aslında, İncil’deki Hezekiah Tüneli’ni kanıtlamak için kasten üretildi.

– Müze kopyası teorisi

İstanbul Arkeoloji Müzesi’ndeki taşın gerçek olmadığı, sadece kopya olduğu ileri sürenler de var. Gerçek yazıtın ya gizlice İsrail’e gönderildiği ya da Osmanlı arşivlerinde kilit altında saklandığı öne sürülüyor. Bu teori, “Osmanlı gerçeği sakladı, İsrail kopyayla kandırıldı” gibi milliyetçi söylemlerle besleniyor.

– Tapınakçı bağlantısı

Bazı İslamcı komplo teorilerinde yazıt, Masonlar ve Tapınak Şövalyeleri ile ilişkilendiriliyor. Teoriye göre, yazıt, aslında Kudüs’ün “ezoterik sırlarını” içeriyor ve Tapınak Tepesi’nin altındaki gizli tünellere işaret ediyor. Bu nedenle “dünya elitleri” yazıtın peşinde…

– Enerji teorisi

Daha “New Age” yaklaşımlarda yazıt, sıradan bir tünel hikayesi değil; kadim bir enerji hattının sembolü olarak yorumlanıyor. Bu gruplara göre, Siloam Tüneli aslında Kudüs’ün “ley hatlarının” (enerji akış yolları) parçası ve yazıt bu gizli bilgiyi kodluyor…

İstanbul Arkeoloji Müzesi’ndeki yazıt ve vitrin

TAPINAK TEPESİ NEDİR

Tapınak Tepesi (İbranice: Har HaBayit, Arapça: Haram eş-Şerif), Kudüs’ün en kutsal ve tartışmalı bölgelerinden biri.

Yahudilikte: Birinci (Süleyman Tapınağı, MÖ 10. yy) ve İkinci Tapınağın (MÖ 6. yy–MS 70) yeri kabul edilir. Yahudiler için Tanrı’nın dünyayla buluştuğu mekan olarak görülür.

İslam’da: Hz. Muhammed’in Miraç’a yükseldiğine inanılan Mescid-i Aksa ve Kubbetü’s-Sahra burada yer alır. Bu nedenle Mekke ve Medine’den sonra üçüncü kutsal mekan.

Hristiyanlıkta: İsa’nın Kudüs’teki öğretileri ve tapınakta vaazları nedeniyle önemli.

Hezekiel kitabındaki tasvire göre Hezekiel Tapınağı’nın çizimi

“ÜÇÜNCÜ TAPINAK TEORİSİ”

Yahudi inancında, Üçüncü Tapınak’ın inşası Mesih’in gelişinin işareti olarak kabul ediliyor. Ancak bazı Yahudilere göre bunun gerçekleşmesi için Tapınak Tepesi’ndeki mevcut İslami yapılar (Mescid-i Aksa ve Kubbetü’s-Sahra) ortadan kalkmalı. Bu nedenle konuyla ilgili büyük bir dini ve siyasi gerilim mevcut.

Aşırı Ortodoks gruplar ve Tapınak Enstitüsü gibi örgütler, bir gün Üçüncü Tapınak’ın yeniden inşa edilmesini hedef olarak ilan eder. Filistinliler ve Müslüman dünyada, İsrail’in gizli bir planla Aksa’yı yıkıp Üçüncü Tapınak’ı kuracağına dair komplo teorileri yaygın. Hristiyan Evanjelik hareketlerinin bir kısmı da bu görüşü destekliyor, çünkü İncil’de kıyamet öncesi kehanetlerle ilişkilendiriyor. Yazıtı “Tanrı’nın vaat ettiği toprakların kanıtı” olarak görüyorlar.

Kudüs Tapınağı’nın yıkımı, Francesco Hayez

“TÜRKİYE TANRI’NIN PLANINA ENGEL OLUYOR” İNANCI

Ultra-Ortodoks ve Üçüncü Tapınak hareketi çevrelerinde yazıt, “kutsal emanetlerden biri” gibi görülüyor. Teoriye göre, yazıt İsrail’e dönerse, bu “Mesih’in gelişi” ve Tapınak’ın yeniden inşası için işaret olacak. Bu radikal kesimde, “Türkiye yazıtı gizli bir şekilde elinde tutarak Tanrı’nın planına engel oluyor” inancı var. ABD’deki Evanjelik çevrelerde de bu görüş hakim. İsrail, yazıtı geri alarak Kudüs üzerindeki hak iddiasını da güçlendirmeyi hedefliyor. Yazıtın Türkiye’de kalması, Filistin yanlısı çevrelerde “direnişin sembolü” gibi sunuluyor.

Tapınak Tepesi’nde statüko gereği Müslümanlar ibadet ediyor, Yahudiler ise sadece ziyaret edebiliyor. Ancak son yıllarda bazı Yahudi gruplarının bölgede daha fazla hak talep etmesi gerilimi artırıyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir